27 Haziran 2013 Perşembe

VAHIDEDDIN HAN


 Sultan Vahdettin
VAHIDEDDIN HAN
Babasi :Sultan Abdülmecid
Annesi :Gülistü Kadin Efendi
Dogumu :2 Subat 1861
Vefati :16 Mayis 1926
Saltanati:1918-1922
Otuz altinci ve son Osmanli Padisahi, yüz birinci Islam halifesi. 
Sultan Abdülmecid Han'in en küçük ogludur. Küçük yasta anne ve babasini kaybettiginden, agabeyi Sultan Resad'in vefat ettigi gün padisah ve halife oldu. Saltanata geçtiginde Birinci Dünya Savasinin korkunç neticeleri alinmak üzere idi. Nitekim 30 Ekim 1918'de Mondros mütarekesi imza edilerek, Birinci Dünya Harbi Maglubiyetimizle bitti. Vahideddin Han bu mütarekeye imza koyan delegeleri kabul etmedi. Mütarekeden hemen sonra Osmanli Devleti'ni sebepsiz yere savasa'a sokan, milyonlarca vatan evladini cephelere eriten Talat, Enver ve Cemal Pasalar yurt disina kaçtilar.

Ittihatçi liderlerin baskisindan kurtulan Sultan Vahideddin'in elinde ancak düsmanlara teslim edilmis bir milleti idare etmek kaldi. Istanbul, 16 Mart 1920'de itilaf devletleri tarafindan isgal edildi. Yunanlilar Izmir'e, Italyanlar Güneybati'ya, Fransizlar da Güney Anadolu'ya girdiler. 11 Mayis 1920'de düsmanlarin hazirladigi ve Anadolu'nun isgalini ihtiva eden Sevr andlasmasini bütün baskilara ragmen imzalamadi. Osmanli ordusu tamamen lagvedildi. Medine muhafizi Fahri Pasa, Onikinci ordu kumandani Ali Ihsan Pasa ve harbiye naziri Mersinli Cemal Pasa gibi degerli kumandanlar Malta'ya sürüldüler. Padisah'in sahsini korumak için, yalniz yediyüz kisilik maiyyet-i seniyye kitasi birakidi. Sultan bu taburu, Ayasofya etrafindaki sipere sokup camiye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere ates ediniz emrini verdi. 

Isgal altindaki Istanbul'dan vatanin kurtarilamayacagini anlayan Vahideddin Han, güvendigi kumandanlari Anadolu'ya göndermek istedi. Ancak bunlar,"Dünyaya karsi harb edilmez. Bu is olmaz" diyerek gitmeyi reddettiler. Sultan'in kurtulusun Anadolu'dan gerçeklesecegine ümidi tamdi. Bir ara kendisi gitmeyi düsündü ise de, Ingilizler "Eger Anadolu'ya geçersen Istanbul'u Rum'lara isgal ettirir, tas üstünde tas birakmayiz" diyerek engellediler. Bunun üzerine birgün saraya çagirdigi Mustafa Kemal'i;"Pasa pasa simdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunlari unutun. Asil simdi yapacagin hizmet hepsinden mühim olabilir. Devleti kurtarabilirsin!" sözlerinden sonra, büyük yetkilerle Anadolu'ya gönderdi. Böylece Istiklal mücadelesi baslamis oldu. 

Istiklal Harbi zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti 1 Kasim 1922'de hilafet ile saltanatin ayrildigini ve saltanatin kaldirildigini bir kanun ile kabul etti. Vahideddin Han'in adi hutbelerden kaldirildi. Istanbul ve Anadolu basininda aleyhinde yazilar çikmaya basladi. 

17 Kasim 1922 Cuma günü Dolmabahçe sarayi'ndan Malaya harb gemisi tarafindan alinip Malta adasina götürüldü. Oradan Melik Hüseyin'in daveti üzerine Mekke'ye gitti. Oradan da Italya'daki Sen Remo sehrine giderek orada ikamet etti. Vahideddin Han, aci ve sikinti içinde geçen bir sürgün hayatindan sonra, 16 Mayis 1926'da Italya'da vefat etti. Cenazesi Sam'a getirilarek Sultan Selim Camii kabristanina defnedildi. 

Vahideddin Han, çok akilli ve çabuk kavrayisli idi. Arada Sultan Resad olmayip da, Ikinci Abdülhamid Han'dan sonra tahta çiksaydi, belki devletin basina böyle bir bela gelmezdi. Çünkü o, ittihad ve Teraki hükümetinin hatalarini önleyip, felaketlerin önüne geçebilecek kudret ve idare sahibi bir kimse idi. Çok sevdigi vatanindan koparken yaninda sahsi ve pek cüz'i mal varligindan baska bir sey götürmedigi, ülkesinden ayrilmasinin üzerinden henüz dört yil geçmeden vefatinda kasaba, bakkala ve firina olan borçlarindan dolayi 15 gün tabutunun kaldirilmamis olmasindan da anlasilmaktadir. 

Vahideddin Han'in vataninin ve milletinin ugradigi felaketler karsisinda neler düsündügü ve neler hissettigi kayitlara geçmis su hadiseden çikarilabilir. 1919 senesi Ramazaninda bir sabah Yildiz Sarayi'nda yangin çikar. Kisa zamanda büyüyen alevler, Sultan' in geceleri kaldigi daireyi de sarar. O geceyi tesadüfen Cihannüma köskünde geçirmis olan Vahideddin, yangini haber alinca, üzerine pardesüsünü giyerek disari çikar. Köskün önünde hiç telas göstermeden yangini seyrederken çevrede aglayanlari görünce gözleri yasarak " Benim vatanim ates içinde, onun yaninda bunun ne kiymeti var" demekten kendini alamaz.

Babasi :Sultan Abdülmecid Han


 MEHMED RESAT HAN
Babasi :Sultan Abdülmecid Han
Annesi :Gülcemal Kadin Efendi
Dogumu :1/2 Kasim 1844
Vefati :3 Temmuz 1918
Saltanati :1909-1918
Osmanli Padisahlarinin otuz besincisi ve islam halifelerinin yüzüncüsü. Çocuklugundan itibaren hususi olarak iyi bir tahsil ve terbiye ile büyüdü. Yüksek di ve fen bilgilerini okudu. Arapça ve Fransizca'yi mükemmel bir sekilde ögrendi. Uzun sehzadelik devrinin çogunu okumakla geçirdi. 

1890 senesinde Ingilizlerin yardimiyla kurulan ve padisah aleyhdari türk, rum, ermeni, arnavud ve yahudiler ile bulgar, sirp ve yunan çeteleri tarafindan desteklenen Ittihat ve Terakki Cemiyeti, 1909 yilinda Sultan Abdülhamid Han'i tahttan indirdi ve yerine kukla bir vaziyette Mehmed Resad Han'i geçirdi. Devlet idaresine tamamen hakim olan Ittihatçilar istedikleri kabineyi is basina getiriyorlar, istemediklerini ise baski ve tehditle görevden uzaklastiriyorlardi. Sultan Abdülhamid tarafdari diyerek pek çok kisiyi idam ettirdiler. Herkes ölüm ve hapis korkusu içine düstü. Memlekette can, mal ve namus emniyeti kalmadi. Devlet düsmanligi, küfr ve dinden dönme moda olmaga yüz tuttu. Her vilayette zalimler, asiler ve zorbalar türedi. Bunun neticesi olarak Arnavutluk'ta isyan hareketleri basladi. Arnavutluk bölgesi mebuslari hükümete müracaat ederek siddet hareketlerine basvurulmadan bölgeye bir nasihat hey'eti gönderilmesini istediler. Ancak siddet tarafdari olan Ittihat ve Terakki mensuplari, Mahmud Sevket Pasa komutasinda büyük bir orduyu Arnavutluk'a göndermelerine ve pek çok kan dökülmesine sebep olduklari halde isyani önleyemediler. Sultan Resad 16 Haziran 1911'de Kosova'ya gitti. Besyüzyirmiiki sene önce dedesi Murad-i Hüdavendigar'in zafer kazandigi yerde, Yüzbin Arnavud ile cuma namazi kildi. Huzur'u temin etti. Mahmud Sevket Pasa'nin yirmi iki taburla yapamadigini, Sultan Mehmed Resad bir gövde gösterisi ile te'min eyledi. 

Ancak ittihatçilarin ihanet derecesine varan gafletleri devam ediyordu. Sultan Abdülhamid Han'in bizzat körükledigi kiliseler ihtilafini, 3 Temmuz 1910'da nesrettikleri bir kanunla hallettiler. Böylece Balkan milletleri arasinda ihtilaf kalmadigindan, Osmanli Devleti aleyhine kolayca birlestiler. Bu birlesme bir süre sonra (8 Ekim 1912) Balkan harbinin baslamasina sebep oldu. Siyaset yapmaktan memleket müdafaasina vakit bulamayan komutanlarin elinde kalan Osmanli Ordulari, Karadag, Bulgaristan, Yunanistan ve Sirbistan karsisinda bozguna ugradilar. 30 Mayis 1913'e kadar devam eden savas sonunda, Osmanli Devleti, Yenipazar, Libya, Girit, Rodos, Onikiada, Arnavutluk, Epir ve Trakyayi kaybetti. Edirne de Balkan devletleri eline düstü ise de daha sonra müttefikler arasinda çikan anlasmazliktan faydalanilarak tekrar kazanildi. Son facialarla Afrika kit'asi ile ilisigimiz kesilirken, Avrupa'da çok küçük bir topragimiz kaldi. Afrika'da bir milyon iki yüz bin, Rumeli'de ise ikiyüz ellibin km2 yerimiz elden gitti. 

Ittihad ve Terakki'nin gafil, cahil, firkaci, bölücü idaresi neticesinde Osmanli Devleti, Padisah'in haberi bile olmadan bu defa da dünyanin süper güçlerine karsi Almanya safinda Birinci Cihan Harbine katildi (11 Kasim 1914). Dört sene süren savas sonunda koca Osmanli Imparatorlugu yagma olundu. Birmilyon km2. den fazla toprak kaybedildi. Asker zayiatinin yekünü ise besyüzelli bini sehid digerleri yarali, kayip ve esir olmak üzere birmilyonun üzerinde idi. 

Sultan Mehmed Resad, memleketin içinde bulundugu durumun izdirabi içerisinde 3 Temmuz 1918'de vefat etti. Cenazesi kendisi tarafindan hazirlanmis olan Eyyüp'teki türbesine defn edildi. 

Mehmed Resad Han, halim, selim ve merhametli bir sahsiyet olup, terbiye ve nezaketi her türlü ölçünün üstünde bulunuyordu. Mesrutiyet anayasasi çerçevesinde devleti idare etmek istedi. Ancak Ittihadçilarin Osmanli Devleti aleyhindeki faaliyet ve icraatlarinin önüne geçecek kudrette degildi. Hükümeti ele geçiren ittihadçilarin çogu, hatta din isleri baskani olan Seyhülislam Musa Kazim dahi masondu. Bu sebeple Sultan Resad Han'in saltanat devri, Ittihatçilarin keyfi ve mes'uliyetsiz icraatlari neticesinde büyük hadiseler ile geçti. Neticede üç kite yedi denize hakim olan Osmanli Devleti, dünya çapinda faaliyet gösteren yikici ve bölücü teskilatlarin, planli, sinsi çalismalari sonucu yok olma noktasina getirildi.

ABDÜLHAMID HAN-II


 2.Abdülhamit
ABDÜLHAMID HAN-II
Babasi : Abdülmecid Han
Annesi : Tir-i Müjgan Sultan
Dogumu : 21 Eylül 1842
Vefati : 10 Subat 1918
Saltanati : 1876-1908
Osmanli padisahlarinin otuz dördüncüsü ve islam halifelerinin doksan dokuzuncusu. Çok iyi bir tahsil görerek din ilimlerini ve fransizcayi mükemmel bir sekilde ögrendi.amcasi Abdülaziz Han onu Misir ve Avrupa seyahetlerinde yaninda götürdü.
Abdülaziz Han'in tahttan indirip sehid ettiren, böylece Osmanli devleti'nde idareyi ele geçiren bati kuklasi bazi pasalar, besinci Murad'in suurunun bozulmasi üzerine, devlet islerine karismamasi ve yalniz millet meclisinin çikaracagi kanunlara göre hareket etmesi sartiyla, Abdülhamid Han'i sultan ilan ettiler.

Tahttan çiktiginda Osmanli Devleti tam bir bunalim esindeydi. Karadag ve Sirbistan'da Savas aleyhimize dönmüs, Bosna-Hersek ve Grid'de ayaklanmalar çikmis, mali kriz son haddine varmisti. Bu arada sadrazam Mithat Pasa ve arkadaslarinin istegi üzerine 23 Aralik 1876'da Birinci mesrutiyet ilan edildi.
Ancak gayri müslimlerin dahi yer aldigi Meclis-i Meb'usanin ilk isi Rusya'ya harp ilani oldu. 93 harbi diye tarihe geçen bu savas, Osmanli Devleti için, tan bir felaket getirdi. Ruslar Istanbul önlerine kadar geldi. Bir milyondan fazla Türk, Bulgaristan'dan Istanbul'a hicret etti.
Mütareke isteyen Sultan abdülhamid, ilk is olarak devleti parçalanma ve yok olma yoluna dogru götüren meclis-i Meb'usani kapatti (13 Subat 1878) ve devlet idaresini eline aldi.
Ayastenfanos antlasmasi ile Osmanli Devleti, Mekodonya, Bati Trakya, Kirklareli, Kars, Ardahan ve Batum'u kaybediyordu. Ancak ingiltere ile anlasan Abdülhamid Han, Kibris idaresini onlara birakmak sartiyla, yeniden topladigi Berlin konferansi'nda kaybedilen topraklarin bir kismina sahib oldu. 

Abdülhamid Han büyük mes'eleler karsisinda bunalan Osmanli Devleti'ni bundan sonra dahiyane bir siyaset, adalet ve fevkalede bir kudretle yönetti. Düyun-i umumiye idaresini kurarak iki yüz elli iki milyon tutan devlet borçlarini yüz alti milyona indirdi. Memlekette büyük bir imar faaliyeti ile egitim ve ögretim seferberligi baslatti.
Çogu sahsi parasindan olmak üzere camii, mescid,mektep, medrese, hastane,çesme,köprü vs. gibi toplam 1552 eser yaptirdi Ülkenin dört bir yanini demiryolu ile dösedi.
Yunanlilarin Grid'de isyan çikarip, Türkler arasinda toplu katliamlar yaptirmaya baslamalari üzerine, Yunanistan'a harp ilan etti. Alman kurmaylarinin alti ayda geçilemez dedikleri termopil geçidini 24 saatte asan Osmanli ordusu, Atina önüne vardi.Yunanistan'in tamamen Osmanli eline geçecegini anlayan Avrupali devletler, sulha zorladilar ve bundan muvaffak oldular. 

Yahudilerin Filistin'de bir Cumhuriyet kurma tesebbüslerinin karsisina çikti Onlarin Osmanli borçlarini bütünüyle silelim tekliflerini reddetti. Bu Topraklarin kanla alindigi, asla terkedilemeyecegini sert bir dilde bildirdi.
Filistin topraklarinin yahudilere satilmamasi için gerekli tedbirler aldi Dogu Anadolu'da Ermeni haraketlerine karsilik Hamidiye alaylarini kurdu ve bölgede asayisi te'min ile Osmanli hakimiyetini pekistirdi. 

Sultan Abdülhamid Hani tahtan indirmeden Osmanli Devleti'ni parçalamanin ve islami yok etmenin mümkün olmadigini gören bütün iç ve dis düsmanlar bu Türk hakanina karsi cephe aldilar.
Bir taraftan Sultani gözdendüsürmek üzere her türlü iftira ve kötüleme kampanyalari yaparlarken, diger taraftan suikastlar tertib ettiler. Ermeni asilli Fransiz Yazar Albert Vandal'in"Le Sultan Rouge=Kizil Sultan" seklinde ortaya attigi iftiralari aynen alan bazigafiller, ansiklopedilere bunlari yazarak genç nesilleri aldattilar. 

Bu arada Padisah'in devlet idaresinde nufuzunu kirmak isteyen batillar. ittihad ve terakki mensuplarini kiskirtarak 23 temmuz 1908'de ikinci Mesruyeti ilan ettirdiler. Böylece otuz yil durmus olan facialar tekrar basladi.
31 Mart Vak'asi sebebiyle ittihad ve terakki ileri gelenleri tarafindan tahttan indirilen Abdülhamid Han, Selanik'e gönderildi (27 Nisan 1909). 10 Subat 1918'de beylerbeyligi Sarayi'nda vefat eden Abdülhamid Han'in nasi Çemberlitas'ta dedesi Sultan Mahmud'un türbesindendir. 

Ikinci Abdülhamid han'in güzel ahlaki, dine olan bagliligi, edep ve hayasinin derecesi, akl, ilim ve adaletinin çoklugu, milleti için gece-gündüz çalismasi, düsmanlarina bile iyilik yapmasi, ciltler dolusu eserlerle anlatimaktadir.
Onun tahtan indirilmesinin üzerinden 10 yil geçmeden imparatorlugun dörtte üçünün elden çikmasi, memleketi 33 yil nasil idare ettigine en açik delildir. Yine Abdülhamid han'in tahttan indirilmesiyle beraber kan gölü haline çevrilen orta dogu'da hala huzur te'sis edilememis olup, Arap alemi siyonizmin oyuncagi haline gelmistir. 

Vaktiyle Ittihat ve terakki firkasinin içinde Abdülhamid Han'a düsmanlik eden Filozof Riza Tevfik ve Süleyman Nazif pismanlilarini asagidaki siirleri ile dile getirmislerdir. 

"Tarihler adini andigi zaman,
Sana hak verecek hey Koca Sultan,
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrin en siyasi Padisahina".
(RIZA TEVFIK)

"Padisahim gelmemisken yada biz,
Iste geldik senden istimdada biz,
Öldürürler baslasak feryada biz,
Hasret olduk eski istibdada biz".
(SÜLEYMAN NAZIF) 

MURAD HAN-V


 V. MURAD HAN
MURAD HAN-V
Babasi : Sultan Abdülmecid Han
Annesi : Sevkefza Kadin Efendi
Dogumu : 21 Eylül 1840
Vefati : 28 Agustos 1905
Saltanati : 30 Mayis-31 Agustos 1876
Osmanli sultanlarinin otuz üçüncüsü ve Islam halifelerinin doksan sekizinci. Küçük yastan itibaren özel bir egitim ve ögretimle yetistirildi. Ince ruhslu olup, güzrel san'atlara karsi büyük ilgisi vardi. Türkçe yazi ve insanin yaninda Arapça, Farsça ve Fransizcayi çok iyi ögrendi. Babasinin 25 Haziran 1861'de vefatindan sonra Abdülaziz Han Padisah olunca, veliahd oldu. nezaketi, kibarligi, çagina göre bilgisi ve yumusak huylulugu ile sevildi. Amcasi Abdülaziz Hanin 1863 Misir ve 1867 Avrupa seyahatlerine katildi. Bu gezilerde davranislari ile osmanli hanedanin asaletini temsil ederek takdir topladi. Yurda döndükten sonra ikamet ettigi Kurbagalidere köskünde dis dünya ile temaslarini devam ettirdi. 30 Mayis 1876 tarihinde Sultan Abdülaziz Han'in tahttan indirilmesiyle Osmanli sultani ilan edildi.

Ancak Devlet islerindeki bütün yetkiler Hüseyin Avni, Kayserili ahmed, Midhat ve Resid pasalarin elindeydi. Abdülaziz Han'a asiri derecede kin besleyen bu pasalarin, amcasina karsi yaptiklari edepsizlikler Murad Han'i çok üzdü. Saltanatinin besinci gününde, yine bu pasalarin tertibiyle, Abdülazizhan'in feci sekilde sehid edildigini ve annesi Pertevniyal Sultan'a haraketler yapildigini ögrenince iyice sarsildi ve bu felaket yolunun sonunu düsünmekden akli dengesi bozuldu. Bilhassa hadiseler karsisinda çaresizligi devletin sultani oldugu halde amcasi ve annesine yardim elini uzatamamasi Murad Han'i perisan ediyordu. Zaman zaman derin bir süküta dalar kimse ile konusmazdi. ayrica Doktorlarin Yanlis teshis ve tedavisi de hastaliginin artmasina sebep oldu. 

Diger taraftan ihtilali gerçeklestiren pasalar, 15 haziran 1876'daMithat Pasa'nin evinde toplanti halinde iken, odaya giren erkan-i harp kolagasi Çerkes Hasan beg Hüseyin Avni Pasa ile Hariciye naziri resid Pasa'yi öldürdü. Yarali olarak yak- alanan Hasan Beg ertesi gün Beyazid meydaninda asilarak sehid edildi. 

Padisahin devlet isleriyle mesgul olacak suura malik olamamsi iktidari ele geçiren devlet adamlarinin isine geliyordu. sadrazam mütrcim Rüsdi Pasa kimseye hesap vermeden devleti yönetiyordu. Kanun-i esasi'nin ilanini iateyen Midhat Pasa ise anayasa taslagi ile ugrasiyordu. bu surada baslayan Sirp-karadag muhaberesi ve mali zorluklar, bassiz kalan devletin büsbütün perisan olmasina ; Anarsi veisyanlarin artmasina sebep oldu. ulema arasinda ise suuru yerinde olmayan bir padisahin ülkenin basinda duramayacagi ile ilgili sözler dolasmaya basladi. Sehzade Abdülhamid ise Sultan Murad'in hastaliginin tedavi edilemez oldugunun tibben belirtmesi durumunda hükümdarligi kabul edebilecegini bildirdi. 

Nihayet 31 Agustos'ta toplanan kabine, Sultan Murad'in tahttan indirilmesine karar verdi. Sey'hülislam, Padisahi'in suurunun yerinde olmadigindan hal için buna cevaz (izin) veren bir fetva hazirladi. Doktorlar Sultan'in iyilesmesinin imkansiz olduguna dair rapor verdiler. ertesi gün devlet ileri gelenleri Topkapi Sarayi Divan-i humayun salonunda toplanarak Sultan Murad'i tahttan indidiler (31 Agustos 1876). Ayni gün Osmanli tahtina geçen Sultan Ikinci Abdülhamid Han'a herkes biat etti. 

Murad Han, saltanattan hal'inden sonra ailesiyleberaber kendisine ayrilan Çiragan Sarayi'na yerlesti.Abdülhamid Han'in bizzat ilgilenip, zamanin meshur doktorlarini göndererek tedavi ettirmesiüzerine bir müddet sonra tamamen iyilesti. Vefat edinceye kadar yirmi sekiz yil ikamet ettigi Çiragan Sarayi'nda vaktini okumak ve torunlarini okutmakla geçiren Murad Han, Abdülhamid Han'in nazikane hatir sormasini, daima tesekkürle cevaplandirdi. 1905'de siddetini arttiran seker hastaligi bildirilince, Abdülhamid Han doktor Ali Riza Pasa ile Etfal hastahanesi bashekimi Ibrahim Pasa'yi tedavisi için görevlendirdi. Fakat bütün ugrasmalara ragmen kurtarilamadi ve 28 Agustos 1905 Pazartesi gecesi vefat etti. Cenazesi Hanedana mahsus merasimle kaldirilip Hidayet Camii'nde namazi kilinarak Yeni Camii türbesinde, annesi Sevkefza Kadin Efendinin yanina defnedildi. 

ABDÜLAZIZ HAN


 Sultan Abdülaziz
ABDÜLAZIZ HAN
Babasi :Ikinci Mahmud Han
Annesi :Pertevniyal Sultan
Dogumu :8 Subat 1830
Vefati :4 Haziran 1876
Saltanati:1861-1876
Osmanli padisahlarinin otuzikincisi ve islam halifelerinin doksan yedincisi. Küçük yasta din ve fen ilimlerini tahsile basladi. Kisa zamanda Arapça, Farsça ve dini bilgileri çok iyi bir sekilde ögrendi. Ayrica bos zamanlarini degerlendirerek ata binmek, kiliç kullanmak, güres tutmak, cirit atmak gibi zamanin bütün spor dallarinda pek mahir oldu. Agabeyi Abdülmecid zamaninda veliahd ilan edilen Abdülaziz bundan sonra devlet idaresi ve Avrupa'nin siyasetini iyi bir sekilde takibe çalisti. Abdülmecid Han'in 25 Haziran 1861'de ölümü üzerine tahta çikti.

Bu sirada devlet'in durumu son derece karisikti. Mali sikinti son haddinde idi. Karadag, Hersek ve Girit'te büyük karisiklik hüküm sürüyordu. Avrupa devletlerinin müdahalede bulunacaklarini anlayan Abdülaziz Han yayinladigi bir fermanla onlarin Tanzimat konusundaki endiselerini, nisbeten ortadan kaldirdii. Mali konulardaki sikintinin önüne geçebilmek için israf ve gereksiz harcamalarin önlenmesine çalisti. Rüsvet ve irtikab isine karisanlari siddetle cezalandirdi. 

1862'de Karadag bölgesinde çikan isyani serdar-i ekrem Ömer Pasa kumandasinda gönderdigi bir ordu ile aninda bastirdi. Misir'da son yillarda Osmanli Devleti'ne karsi bagliligin azaldiginin farkinda olan Abdülaziz Han, bu bölgeye bir seyahat düzenledi. Misir valisi Ismail Pasa'ya Hidiv ünvanini verdi. Gittigi her yerde muhtesem merasimler ve halkin sevgi gösterileri ile karsilanan Sultan, Misir'in payitahta olan bagliligini güçlendirdi. Osmanli Devleti'ndeki müsbet gelismelerin önüne geçmek isteyen batili devletler Girid'de büyük bir isyan çikardilar ve adanin beynelmilel bir komisyon tarafindan idaresini istediler. Bunu siddetle reddeden Abdülaziz Han, bazi imtiyazlarla meseleyi bir müddet için halletti. 

Abdülaziz Han, 21 Haziran 1867'de Fransa, Ingiltere, Belçika, Prusya ve Avusturya'yi içine alan bir geziye çikti. Sultan'in bu gezisi genel barisin saglanmasinda önemli rol oynadi. Avrupa devletleri ile olan münasebetler iyilesti. Abdülaziz Han, devlet ve milletin bekasi ve huzuru için gece gündüz çalisirken içte bati hayrani ve mason devlet adamlari her türlü siyasi desiselerle nizam ve intizamin bozulmasina gayret sarfediyorlardi. Ziya Pasa, Namik Kemal, Ali Süavi gibi yazarlar halki Padisah'a karsi düsmanliga tesvik ederken, mütercim Rüsdü, Hüseyin avni ve Mithat Pasalar da padisah'i devirmenin hesaplari içerisindeydiler. Nitekim gözlerini iktidar hirsi bürümüs bu devlet adamlari, 1875'de patlak veren Bosna-Hersek isyani ile, ardindan çikan Rus harbini firsat bildiler. Abdülaziz Han, ssikintilar içinde olmasina ragmen Sirbistan'i kisa sürede maglup etti. Bulgaristan'daki karisikliklari mahalli kuvvetlerle bastirdi. Ancak Hüseyin Avni, Mithat, Redif ve Süleyman Pasalar 30 Mayis 1876 günü Dolmabahçe Sarayi'ni kusatarak Sultan'i tahttan indirdiler. 

Abdülaziz Han efradiyla birlikte çesitli hakaret ve iskencelere maruz birakildiktan sonra 1 Haziran 1876'da Fer'iye Sarayi'na nakledildi. Avni Pasa üç gün sonra, güvenlik gerekçesiyle saray bahçesine yerlestirdigi adamlarina verdigi emirle, Kur'an-i Kerim okumakta olan Sultan'in bileklerini kestirerek sehid ettirdi. Hadiseye intihar süsü verilmeye çalisildi. Ancak pehlivan yapili Abdülaziz Han'in zorbalarla bogusmasi sirasinda vücudunda meydana gelen çürükler ile iki disinin kirik oldugunu görgü sahitleri ifa'de etmislerdir. Zaten tip ilmi, intihar edecek bir sahsin iki bileginin damarlarini kesemeyecegini belirtmektedir. Sehid Sultan'in cenazesi 5 Haziran 1876 günü pederi Sultan Ikinci Mahmud Han'in Çemnerlitas'taki türbesine defn edildi. 

Abdülaziz Han iyi niyetli, dindar, her sabah Kur'an-i Kerim okuyan, son derece vakar sahibi bir kimse idi. Devrin alimlerini sayarak toplar münazaralar yaptirir, kendisi de bazen bu münazaralara istirak ederdi. Devlet islerini bilfiil kendisi idare etmege çalisirdi. Onun en büyük gayesi Devlet-i Aliyyenin istiklalinin devam etmesi ve halkinin refah içinde yasamasi idi. Bu sebeple ilim ve teknikte ilerlemeeye ve imar faaliyetlerine büyük önem verdi. 1863'de sahillere deniz fener leri yapildi ve devlet surasi kuruldu. 1867'de Sultan'i mektebleri(Liseler), 1868'de sanayi mektebleri, 1869'da Süveys kanali açildi. 1870'de sark rüsdiyye mektebleri açildi. Donanmaya büyük önem verdi. Hind Okyanusu'na kadar donanmamizi göndererek, Osmanli deniz gücünü Ingilizlere kabul ettirdi. Osmanli donanmasinin birinci Dünya ve Kurtulus harpleri sirasindaki muvaffakiyeti, Sultan Abdülaziz'in donanmaya kazandirdigi bu kudretle mümkün olmustur.

ABDÜLMECID HAN


 Sultan Abdülmecit
ABDÜLMECID HAN
Babasi :Ikinci Mahmud Han
Annesi :Bezm-i alem Sultan
Dogumu :25 Nisan 1823
Vefati :25 Haziran 1861
Saltanati:1839-1861
Osmanli Sultanlarinin otuzbirincisi ve Islam halifelerinin doksanaltincisi. Küçük yastan itibaren mükemmel bir tahsil gördü ve iyi derecede fransizca ögrendi. Avrupa nesriyatini yakindan takib eder, onlarin ilmi çalismalarini ve siyasi fikirlerini ögrenmeye çalisirdi. Babasi Ikinci Mahmud Han'in 1 Temmuz 1839'da vefati üzerine henüz 16 yasinda iken Osmanli tahtina çikti. 

Abdülmecid Han, tahta çiktiginda Osmanli Devleti iç ve dis buhranlarla karsi karsiya idi. Osmanli ordusu Nizip'te Mehmed Ali Pasa kuvvetlerine maglup olmustu. Iki gün sonra da Kaptan-i Derya Hain Fevzi Ahmed Pasa Osmanli Donanmasini Misir'a götürüp teslim etti. Ingilizler bu sirada Osmanli tahtinda devlet idaresinde tecrübesiz bir padisah bulunmasini fir- sat bilerek harekete geçtiler. Osmanli Devletine tam destek olmak va'diyle Mustafa Resid Pasa'yi sadrazamliga getirttiler. Paris ve Londra'da sefirlik yapan Resid Pasa, bu müddet içerisinde aldatilarak mason yapilmisti. Nitekim iktidara gelir gelmez ilk isi Tanzimat Fermani'ni ilan etmek oldu. (3 Kasim 1839). Osmanli Devletinin yikilmna ve yok olma devrine açilmis bir gedik olan Tanzimat Fermani devlete ve millete çok pahaliya mal oldu. 

Sultan Mahmud Hani'n açtigi ileri medeniyet yolu üzerine engel olarak oturan tanzimat adamlari. Avrupa ilmini ve teknigini almak yerine sathi taklitler üzerinde durdular.Böylece ilim ve teknikte ilerleme durdu. Avrupanin yasayisina hayran olarak yetisen yeni nesiller taklit modasina kurban gittiler. Memleket sartlarini ve ihtiyaçlarini anlamadan rejim davasina kapilan tanzimat devri adamlari, daha sonra ihtilalci olarak gayr-i müslimlerle birlesmisler ve buhranlari arttirarak, devleti sarsmaktan baska bir ise yaramamislardir. 

Mustafa Resid Pasa ve yetistirmelerinin Osmanli Devleti içinde kendilerinin yillardir yapamadigi tahribati kisa zamanda gerçeklestirdigini gören Ingilizler, Misir mes'elesinin hallinden sonra Osmanli Devleti'nin basina yeni gaileler açtirmakta gecikmediler. Mustafa Resid Pasa, Ingiliz ve Fransiz destegini alarak 4 Ekim 1853'de Rusya'ya harb ilan etti. Ancak Osmanli Devleti, Rusya ile savas yaparken, Ingilizler, dünyadaki ikinci büyük islam devleti olan Gürganiye Devleti'ni yiktilar. Hindista, Ingilizlerin sömürgesi durumuna geldi. Abdülmecid Han, batililarin yaldizli reklamlar ve sahte dostluk- larla örtbas etmeye çalistiklari islamiyet'i imha hareketini çok geç anladi. Resid Pasa'yi görevinden aldi. 1853-55 Rusya ile olan Kirim harbi basari ile neticelenmesine ragmen, savas harcamalari dis borçlanma yolunu açti. Osmanli Devletinin savasi kazanmasinda rol oynayan Ingiltere ve Fransa, devlet içinde yeni islahatlar istediler. Resid Pasa'nin yetistirmesi Ali Pasa'nin Ingiliz ve Fransiz elçileri ile ortaklasa hazirladiklari Islahat Fermani 1856'da ilan edildi. Bu ferman da Osmanlilarin hiristiyanlara verdigi büyük bir tavizdi. Nitekim fermanin uygulamasi pek çok yerde büyük tepki gördü.1858'de Cidde'de ayaklanma basgösterdi. Eflak, Bogdan ve Karadag' da bagimsizlik hareketleri basladi. Devletin içine düstügü feci durum sebebiyle, üzüntüsünden tüberküloza yakalanan Sultan Abdülmecid Han, 25 Haziran 1861'de vefat etti. Yavuz Sultan Selim Han'in türbesinin yanina defnedildi. "Atam Yavuz Sultan Selim Han'a hürmeten türbemi onunkinden daha asagi yapin" seklindeki vasiyeti üzerine türbesi Sultan Selim'inkinden daha alçak ve kisa olarak yapildi. 

Abdülmcid Han devri, Sultan Ikinci Mahmud Han'in açtigi yenilesme yolunun, Mason Resid Pasa ve yetistirmeleri eliy- le bozuldugu ve Avrupa'nin her bakimdan taklide baslandigi bir devir olarak göze çarpmaktadir. Abdülmecid Han hatasini anla- diktan sonra memleketi, milleti kemiren iç ve dis düsmanlara karsi tedbirler arar ve bu is için gece gündüz Allahü Tealaya yalvarirdi. Ancak Osmanli Devleti'nin içte isyanlar ve dista Rusya ile harblerini firsat bilen Ingilizler, yetistirdikleri ve is basina getirmeye muvaffak olduklari devlet adamlari sayesinde ona bu firsati tanimadilar. Abdülmecid Han, bu karisik devrede memleket içinde çok basarili isler de yapti. 1844'de bugünkü Galata Köprüsü olarak bilinen Mecidiye Köprüsünü, 1848' de Küçük ve Büyük Mecidiye (Ortaköy) camilerini yaptirdi. 1853'de Istanbul-Varna-Kirim arasinda ilk telgraf hatti dösendi. Bu harekete hiz verilerek, 1870'de 36.000 km'lik telgraf hatti ile Osmanli Devleti dünya devletleri arasinda en ön siralarda yer aldi. 1860'da Izmir-Turgutlu arasinda demiryolu yapildi. Ayrica Istanbul'un her yerinde pek çok cami, mescid, mekteb, hastane ve çesmeler de yapilmistir.

MAHMUD HAN-II


 2.Mahmut
MAHMUD HAN-II
Babasi : Abdülhamid Han-I
Annesi : Naks-i Dil Sultan
Dogumu : 20 Temmuz 1786
Vefati : 1 Temmuz 1839
Saltanati : 1808-1839
Osmanli sultanlarinin otuzuncusu ve islam halifelerinin doksan besincisi. 20 Temmuz 1786'da Istanbul'da dogdu. Küçük yastan itibaren yüksek din ve fen ilimlerini, devrin kiymetli alimlerinden ögrendi. Amcasi Üçüncü Selim Han onun yetismesine çok itina göstererek, modern askeri ve teknik bilgilerle devlet idaresini iyi bir sekilde ögrnmesini sagladi. Tahttan indirildikten sonra da yegeni Mahmud'la sik sik görüserek , ona tavsiyelerde bulundu. 28 Temmuz 1808'de Alemdar Mustafa Pasa vak'asi Üzerine Osmanli tahtina çikti.

Alemdar Mustafa Pasa'yi sadrazamliga getiren Mahmud Han, öncelikle asileri ortadan kaldirdi. Sekban-i cedid adiyla yeni ve modern bir ordu kurdu. Yeniçerileri itaat ve disiplin altina almak için kanunlar koydu. Ancak bu gelismelere karsi çikan yeniçeriler, 15 Kasim 1808'de büyük bir isyan çikararak Alemdar'i öldürdüler. Makmud Han, yenilikleri durdurmak zorunda kaldi. 

Sultan Mahmud iç islerle ugrasirken, Eflak ve Bogdan'a sahip olmak isteyen Ruslar, Osmanli Devleti' ne savas açarak Eflak, Bogdan, Besarabya ve Dobruca'yi kisa sürede isgal ettiler. Balkanlarda Sirp ve Hicaz'da Vehhabi isyanlari çikarak süratle genisledi. Bu isyanlar üzerine Mahmud Han 1812'de Ruslarla Bükres antlasmasini imzalamak zorunda kaldi.
Serasker Hursid Pasa, kisa sürede Sirp isyanini bastirdi. Kavalali Mehmet Ali Pasa da Vehhabi ayaklanmasini önlemek üzere görevlendirildi. Hicaz'i istila eden Vehhabiler, Ehl-i sünnet müslümanlara akilnalmaz iskence ve zulümler yaptiklari gibi, dine hakaretleri de dayanilamayacak mertebeye gelmisti. Mehmet Ali pasa, yaptigi silahli mücadelelerden sonra, mübarek beldeleri Vehnabilerden temizledi.
Zafer haberine çok sevinen Mahmud Han, Misir valisi Mehmet Ali Pasa'ya ihsanlarda bulundu. Mahmud Han 1821'de ortaya çikan Mora isyanini kisa sürede bastirirken, ayaklanmanin ele basisi olarak gördügü Patrik Gregorios'u patrikhanenin ortakapisinda astirdi.Sultan Mahmud bu olaylar sirasinda yeniçeri ve sipahilerin tecavüz ve zorbaliklarinin önüne geçilemeyecek bir hal aldigini gördü.
Ayni zamanda yeni talim ve egitim kurallarini da reddeden bu fesat ocaginin ortadan kaldirilmasi emrini verdi. Sancak-i serif çikarilip dinine ve padisaha bagli olanlarin onun altinda top- lanarak mücadeleye girismesi istendi. Böylece Türk Tarihinde esine ilk defa rastlanan bir olayla Padisah'a bagli birlikler halkla bütünleserek, fitne ve fesat yuvasi yeniçeri ve sipahi ocaklarini ortadan kaldirdi- lar.Yeniçeri ocaginin kaldirilmasi hayirli bir olay kabul edilerek, tarihe "Vak'a-i Hayriye" adiyla geçti. 

Mahmud Han büyük bir gayret ve çalismayla kisa sürede Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adiyla yeni ve Avrupai tarzda sistemli bir orduya sahip oldu. Topçu, lagimci ve hurmbaraci ocaklarini islah etti. Mekteb-i Bahriyeyi kurdu.
Egitim ve ögretim en üst seviyeye çikarmak için Avrupa'dan hocalar getirtti. Ancak osmanli Devleti'ndeki bu sür'atli ve olumlu gelisme, Avrupa devletlerini hosnud etmedi. ingiliz ve Fransizlar Osmanli Devleti içerisindeki Mustafa Resid Pasa gibi adamlarin yardim vadiyyle aldatarak, Rusya ile harbe sebebiyet verdikleri gibi, Misir valisi Mehmet Ali Pasa'yi da devletine karsi kiskirttilar.
Sultan mahmud Han bu durumda; Bir yandan devlete yeni nizan verirken, bir yandan da buhran çikaran iç ve dis düsmanlarala ugrasarak isyanlari bastirmaya ve imparatorlugu kurtarmaya çalisiyordu.
Bunlar arasinda en kötüsü Misir valisi Memet Ali Pasa'nin çikardigi isyan olup, hadise milletler arasi agir bir mes'ele halini aldi. Nitekim bütün buhranlar karsisinda, irdesi, sabri ve cesareti kirilmayan Hakan, bu hadisenin istirabi içinde 1 Temmuz 1839'da hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Çemberlitas'taki türbesine defn edildi. 

Ikinci Mahmud Han, askeri, idari ve san'at sahalarinda kendini çok iyi yetistirmis, dindar,akilli,zeki,çaliskan ve azim sahib bir padisahti. Ilim ve san'at adamlarina ve eserlerine ziyadesiyle alaka gösterir, kiymet verip himaye ederdi. Osmanli Devleti'nin ilerlemesini, teknik ve sanayide devrin seviyesine ulasilmasinda görüyordu. gayret ve sebat sahibi bisr padisahti. Devrindeki bütün hadiseler karsisinda asla ümitsizlik ve gevseklik göstermedi.
Düsmanlara ve asilere karsi aciz, fakat devlet nizamina ve yeniliklere engel olan yeniçeri ocagini ve basina buyruk kimseleri ortadan kaldirmakla en büyük inkilabi gerçeklestirdi. Lakin is basinda iktidar sahibi ve dinine bagli devlet adamlarinin bulunamayisionunyalniz kalmasina sebep oldugu gibi yeniliklerle kesin bir neticeye varmasinida önledi. 

Ayrica sair olan ve siirlerinde Adli mahlasini kullanan Mahmud Han, bu buhran devresinde, yaptirdigi ilim, san'at eserleri, hayir kurumlari ve sosyal müesseseleri ile ülkeyi imar etti. 

MUSTAFA HAN-IV


 4. MUSTAFA
MUSTAFA HAN-IV
Babasi :Birinci Abdülhamid Han
Annesi :Aise Sineperver Valide
Sultan Dogumu :8 Eylül 1779
Vefati :15/16 Kasim 1808
Saltanati :1807-1808
Osmanli sultanlarinin yirmi dokuzuncusu ve Islam Halifelerinin doksandördüncüsü. 8 Eylül 1779 tarihinde Aise Sineperver Valide Sultan'dan dogdu. Sehzadeliginde yüksek din ve fen bilgileri ögretilerek yetistirildi. Amcasi Sultan Selim Han'in islahat fikirlerine karsi çikan bazi devlet adamlari yeniçerileri tahrik ettiler. Neticede Kabakçi Mustafa'nin sevk ve idaresinde ayaklanan yamaklar, Selim Han'i tahttan indirerek sehzade Mustafa'yi sultan ilan ettiler.(29 Mayis 1807)

Devlet idaresini ele geçiren asiler, Nizam-i cedid kuvvetlerini dagittilar. Isyanin tesvikçisi köse Musa Pasa Sultan Selim taraftarlarini birer birer ortadan kaldirdi. Istanbul'daki isyan, Rus cephesindeki ordunun disiplinini de bozdu. Orduda bulunan Selim Han taraftarlar, Rusçuk ayani Alemdar Mustafa Pasanin yanina sigindilar. Bu hadiseler üzerine Mustafa Han sadrazam Hilmi Pasa'yi azlederek yerine Çelebi Mustafa Pasa'yi sadarete getirdi. Osmanli Ordusundaki bu karisikliktan faydalanan Ruslar, Eflak ve Bogdan'da bazi kaleleri ele geçirdiler. Ancak bu sirada Ruslar'in Fransa imparatoru Napoleon karsisinda zor durumda kalmalari, baris istemelerine sebep oldu. 20 Agustos 1807'de yapilan mütarekeye göre Ruslar, Eflak,Bogdan ve diger zaptettigi yerleri tahliye ederek çekilecekti. 

Dördüncü Mustafa Han, Rusya ile yapilan mütarekeden sonra, Istanbul'da asayisi saglayabilmek için harekete geçti. Bu sirada asiler isi çigirindan çikararak halkin mallariniyagmalamaya, yeniçeriler de her ise karismaya baslamislardi. Mustafa Han öncelikle asilerin bir kismini çesitli bahane ve vazifelerle saraydan uzaklastirdi. Ancak zorbalari tamamen sindirebilmek için büyük bir güce ihtiyaç vardi. Bunun için Alemdar Mustafa Pasa'nin Istanbul'a gelmesi istendi. Kendisine sadik 16 bin kisilik kuvvetle harekete geçen Alemdar, öncelikle bogaz nazirligi yapmakta olan Kabakçi Mustafa'yi öldürterek kafasini sadrazaama yolladi. Kabakçi'nin öldürülmesi, saray erkani ve yeniçeriler arasinda büyük telasa sebep oldu. Daha sonra Istanbul'a giren Alemdar, zorbalari ortadan kaldirmaya ve fesatçilari sürmeye basladi. Bu sirada Alemdar'in tarafdarlari Sultan Selim Han'i tekrar tahta çikarmalari için tahrike basladilar. Bunu sezen sadrazam Çelebi Mustafa Pasa, kendisinden Istanbul'u terketmesini istedi. Buna karsilik Alemdar Mustafa Pasa 28 Temmuz günü onbes binden fazla askeri ile Bab-i Ali'yi basti. Sadrazamdan mührünü aldi. Ancak Selim'in yeniden tahta çikmasi halinde kendilerini öldürteceginden korkan asiler ve bazi devlet adamlari, padisahtan Üçüncü Selim ve Sehzade Mahmud'un öldürülmeleri için ferman çikarttirdilar. Nitekim zorla saraya giren Alemdar, Selim Han'in hançer darbeleriyle sehid edilmis cesedi ile karsilasti. Hizmetkarlarinin yardimi sayesinde kurtulan sehzade Mahmud' Padisah ilan etti. (28 Temmuz 1808). Mustafa Han ise, Topkapi sarayina yerlestirildi. 

Mustafa Han, zeki ve tedbirli olmasina ragmen, Üçüncü Selim Han'in tahttan indirilmesi ve baslatmis oldugu isla- hatlarin feci akibeti neticesinde tahta çikarildigindan, isyancilarin etkisinde kaldi. Yeniçerilerin tamamen zorba bir gü- ruh olmalari sebebiyle isyancilari cezalandiracak bir kuvveti yaninda bulamadi. Bu sebepse onlarin isteklerine boyun egmek zorunda kaldi. Daha sonra asileri sindirmek üzere çagirdigi Alemdar Mustafa Pasanin, Selim Han'i tekrar tahta çikarma tesebbüsü, Mustafa Han'in aleyhte hareketine sebep olsu. Ikinci Mahmud Han'in saltanati döneminden ve islahatlarindan memnun olmayan bazi devlet adamlari, yeniçerileri tahrik ettiler. Ayrica kendilerine yakin gördükleri Dördüncü Mustafa'yi tahta geçirmek için harekete geçtiler. Bu durum seyhülislam'in verdigi fetva üzerine Mustafa Han'in öldürülmesine yol açti. Mustafa Han'in cenazesi merasim ile kaldirilarak, Bahçe kapisinda babasi Birinci Abdülhamid'in türbesine defnedildi. Saltanat müddeti bir sene iki ay olup, ölümünde yasi otuz idi.

SELIM HAN -III


 III.Selim
SELIM HAN -III
Babasi: Üçüncü Mustafa Han
Annesi: Mihrisah Sultan
Dogumu: 24 Aralik 1761
Vefati: 28 Temmuz 1808
Saltanati: 1789- 1807
Osmanli sultanlarinin yirmi sekizincisi ve Islam halifelerinin doksan üçüncüsü. 24 Aralik 1761' de Topkapi Sarayi'n da dogdu. Sehzadeligin de, en degerli hocalar elinde mükemmel bir egitim ve ögretim görerek yetistirildi.
Yüksek din ve fen ilimleri, Arapça ve Farsçayi ögrendi. Amcasi Birinci Abdülhamid devrinde hükümdarlik sirasinin kendisine de gelecegini düsünerek, Avrupa devletlerinin siyasetini, idari ve askeri eskilatlarini ögrenmeye çalisti. Amcasinin vefati üzerine 28 Mart 1789' da tahta çikti.

Üçüncü Selim Han' in hükümdar oldugu sirada Osmanli-Rus ve Avusturya harpleri devam etmekteydi. Bilhassa Kirim' in Moskof isgaline düsmesi dolayisiyla Selim Han çok üzülüyordu. Hazmedemedigi bu durumu bir an önce düzeltmek istiyordu. Nitekim onun siirlerinde: 

Yüzüm tuttum cenab-i Kibriya' ya
Resul' ün zikrin aldim ibtidaya
Gidelüm ceys-i küffara gazaya

Bizim bu memleket kalsun mu böyle!
Olaydim ölmeden bir kez seferber,
Hüda emriyle olursak muzaffer,
Inayet etmez mi Halik-i ruz-i mahser,
Kalalim mi kiliç altinda böyle! 


seklindeki feryatlari vatanin kaybi üzerinde ne derece hassas düsündügünü göstermektedir. O düsmana haddini bildirmeden ve ecdadinin ahini yerde birakmadan Allah' in canini almasini ve devletin kuvvet bulmasini niyaz eder. 

Cephedeki serdarlara fermanlar göndererek düsmana karsi cansiperane mücadele edilmesini ve Kirim' dan çikarilmasini istedi. Buna karsilik Osmanli ordusunun Rusya ve Avusturya cephelerinde bozgun durumda bulunmasi sebebiyle sadrazam Padisah' a "Askerde cenk edecek hal yoktur" diye cevap verdi.
Bu haber üzerine daha da kederlenen Sultan; "Ban kan agliyorum" dedikten sonra, gece gündüz ugrasarak gönderdigi bunca askerin ne oldugunu sorar. Lakin bu ordu ile zafer kazanilmasinin mümkün olmadigini anlayan Selim Han, Avusturya ile 1791' de Zistov, Rusya ile de 1972' de Yas muahedelerini imzaladi. 

Bu sirada Avrupa' nin ve hususiyle komsularinin Fransa ihtilali ile mesgul olmalarini firsat bilen Selim Han, derhal islahat tesebbüslerine giristi. Devlet adamlarinin islahat hakkindaki fikirlerini raporlar halinde aldi. Bir komisyon kurarak islahat programini hazirlatti. Bu programda askeri islahatin yanisira, mülki, idari, ticari, ictimai ve siyasi islahatlar da yer aliyordu.
Bu programa bagli olarak 24 Temmuz 1793' de Bostanci ocagina bagli, modern tarzda Nizam-i cedid adiyla yeni bir ordu kurdu. Irdunun teknik siniflari takviye edilerek , humbaraci, topçu ocaklari için yeni kanunlar yapildi.
Avusturya, Fransa, Prusya ve Ingiltere merkezlerine gönderilen elçiler, bulunduklari memleketlerin her türlü ilerlemeleri ve gelismeleri hakkinda bilgiler toplayarak Istanbul' a rapor edeceklerdi. 

Selim Han geceli gündüzlü çalisma ile kisa bir sürede gerçeklestirdigi islahatlarin neticelerini görmeye basladi. Misir' i isgal eden Napolyon' un 17 Mart 1799' da Akka kusatmasi nizam-i cedid ordusu tarafindan kirildi.
Akka önünde agir bir bozguna ugrayan Napolyon, 22 Agustos 1799' da Misir'i da terketmek zorunda kaldi. 1803' de Arabistan' da ortaya çikan vehhabi isyani bastirildi.
1805' de Fransiz ihtilalinin etkisiyle Rumeli' de basgösteren isyan hareketleri Abdurrahman Pasa komutasindaki Nizam-i cedid askeri tarafindan kisa bir sürede bastirildi. Bu olaylari firsat bilen Rusya, Osmanli Devleti' nin içislerine karsmaya basladi. Osmanli topraklarina girerek Hotin, Bender, Kili ve Akkerman' i ele geçirdi. Ingilizler Misir' a saldirdi. Fakat disiplinli ve kudretli yeni Osmanli ordulari, Ingiliz ve Ruslara her cephede üstünlük kurdular. 

Osmanli ordusu cephede basarilar elde ederken, Istanbul' da Nizam-i Cedid düsmanlari harekete geçti. Fransa ve Ingiltere' nin de etkisi ile Osmanli devlet adamlarinin bazisi da olaylari kiskirtti. Aleyhte büyük bir isyanin baslamasi üzerine üçüncü Selim Han Nizam-i Cedid islahatlarini kaldirdigini açikladi.
Ancak bununla yetinmeyen isyancilar Nizam-i Cedid taraftari devlet adamlarini sehid ettikleri gibi, Selim Han' i da tahttan indirdiler (29 Temmuz 1808).
Ruscuk yarani Alemdar Mustafa Pasa kuvvetleriyle gelerek Selim Han' i tekrar tahta çikarmak için harekete geçti ise de, daha önce davranan asiler, Sultan' i sehid ettiler (28 Temmuz 1808). Laleli Camii yaninda babasi üçüncü Mustafa Han' in türbesine defne edildi. 

Selim Han saltanati müddetince içte ve dista düsmanlariyla mücadele etmesine ragmen , ülke imar edilip fazla toprak kaybi olmadi. Baslattigi islahat hareketlerinin tam meyvelerini toplayacagi sirada sehid edildi.
Üsküder' da Selimiye ve Çiçekçi Camii, Selimiye Kislasi ve Heybeliada' da Bahriye mektebini yaptirdi. Sair ve hattat olup, siirlerinde Ilhami mahlasi kullanirdi.

ABDÜLHAMID-I


 1.Abdülhamit
ABDÜLHAMID-I
Babasi : Üçüncü Ahmed han
Annesi : Rabia Sermi Sultan
Dogumu : 20 Mart 1725
Vefati : 28 Mart 1789
Saltanati : 1774-1789
Osmanli Padisahlarinin yirmi yedincisi ve Islam halifelerinin doksan ikincisi. 20 Mart 1725 yili Topkapi Sarayinda dünyay geldi. Küçük yastan itibaren zamanin büyük alimleri tarafinda ilim ögretildi. Akilli,zeki,ileri görüslü, kültürlü,gayretli bir sehzade olan Abdülhamid, agabeyi Sultan üçüncü Mustafa Han'in 21 Ocak 1774'de vefati üzerine 49 yasinda Osmanli tahtina oturdu.

Osmanli devleti en buhranli devresinde tahta çikan Abdülhamid Han, Rus harbini kardesi üçüncü Mustafa gibi en az zararla kapatmayi düsünüyordu. Gerçektende alti yil boyunca devam etmekte olan Rus savasi Osmanli devleti'nin aleyhine olarak gelisiyordu. Neticede Sultan Abdülhamid Han, Küçük Kaynarca Andlasmasi ile Kirim'in Osmanli Devleti'nden ayrilmasi,Ruslarin Karadeniz'de donanma bulundurmalari ve ortodoks koruyuculugunu yapmalari sartlarini kabul etmek mecburiyetinde kaldi.
Bu muâhedenin en agir maddelerinde biri Kirim'in Rusya'nin müdâhelesine açik birkilmasi idi. Bu sebeple Ruaya ile her an sulh döneminin bozulabilecegini hesaplayan Sultan Abdülhamid Han, bilhassa kapi kulu ocaklarinin islâhi için harekete geçti. Fransa'dan mühendisler getirtti. Mühendishâne-i bahr-i hümâyunu (Devlet Deniz Mühendishanesi'ni) kurdurdu. Sürat topçulari ocagi gelistirildi. 

Bu arada Rus muhâberesindeki karsiliklardan isfade ile Anadolu, Misir, Hicaz ve Sam'da çikan isyanlari bastirdi. Iran kuvvetlerini hudud tecavüzleri üzerine baslayan savaslar Osmanlilari'in zaferiyle sonuçlandi. Basra ele geçirildi. Rus tehlikesine karsi Sogucak ve Anapa kaleleri tahkîm edildi.
Öte yandan 1784'de Rusya Kirim'daki hanlik Çekismlerini firsat bilerek bu ülkeye girdi ve binlerce müslüman ve Türk'ü katlettikten sonra ilhak ettigini bidirdi. Her Osmanli gazasina kosan ve; 

Râyete meylederiz kamet-i dilcû yerine,
Tûga dil baglamisiz kâkül-i hos-bû yerine,
Olmusuz cân ile billah Gazâyi tesne,
Kanini düsmen-i dinin dökeriz su yerine. 


diyen kirimlilarin asil ve kahraman sesleri kisilmis, Ruslarin hanligi ilhak etmeleri Türkler için unutulmaz bir istirap kaynagi olmustu. Bütün nüfusu Türk olan hanligin kaybi Macaristan ve Orta Avrupa'nin gidisine benzemiyordu. Nitekim bu oldu bittiye tahammül edemeyen Abdülhamid Han, 1787'de Rusya'ya harb ilan etti. Ancak Ruslar'in Avusturya'yi da savasa ikna etmesi, Osmanli Devleti'ni iki cephede savasmaya mecbur birakti.
Serdar Koca Yusuf Pasa komutasindaki Osmanli ordusu, sebes'de Avusturya kuvvetlerini bozguna ugratti. Buna karsilik Rus cephesinde komutanlar arasindaki rekabetler, bozguna zemin hazirladi. Ruslar Yas ve Hotin kalelerinden sonra Özi'ye de girdiler ve burada tarihte esine az rastlanan bir katliam yaptilar. 

Nitekim Sultan Birinci Abdülhamid Han kendisine sadrazam tarafindan gönderilen Özi Kalesi ile ilgili raporun okunmasi sirasinda yapilan mezalimi dinlerken " Potemkin nam moskof prensi, kalede mevcud yirmibes bin müslümani bila istisna katleylemis, çocuk, yasli, hamile, emzikli demeden cümlesini sehid eylemistir." cümlesine gelince, üzüntüsünden felç geçirerek vefat etti (28 Mart 1789). Eminönü Bahçekapisindaki türbesine defn edildi. 

Sultan Birinci Abdülhamid Han, yaptigi her iste Allah rizasini arar, kalbi islam için çarpardi. Devlet idaresinden bos kalan zamanlarini namaz kilarak cenâb-i Hakk'i zikr ile geçirir, elinden Kur'an-i Kerîm'i düsürmezdi. Peygamber efendimiz ve Ehl-i Beyt'ini çok severdi. Bunun için Mekke ve Medine'ye hizmete, özel bir itinâ gösterirdi.
Diger Osmanli Sultanlari gibi tebeasina karsi kalbi sefkatle ve merhametle dolu idi. Pek çok imar faaliyetlerinde bulundu. Annesi Rabia Sultan'in ruhu için 1778'de Beylerbeyi'nde bir cami, muvakkithane, hamam ve sibyan mektebi, Medine-i Münevvere'de medrese, Emirgan'da cami, Eminönün'de büyük bir imaret, çesme, sebil, sibyan mektebi, medrese, türbe ve bir kütübhane insâ ettirdi. Türbesinde sandukanin kuzey tarafinda bulunan duvar içinde bir mermer üzerinde Peygamber efendimizin kadem-i serifleri ( Mübarek ayak izleri) bulunmaktadir. 

MUSTAFA HAN-II


 2. MUSTAFA HAN
MUSTAFA HAN-II
Babasi : Sultan Mehmed-VI
Annesi : Rabia Gülnüs Sultan
Dogumu : 5 Haziran 1664
Vefati : 20 Aralik
Saltanati : 1695-1703
Osmanli sultanlarinin yirmi ikincisi ve islam halifelerinin seksen yedincisi. 5 haziran 1664'de Istanbulda dogdu. Küçük yastan itibaren devrin en iyi alimlerinden tahsil ve terbiye gördü. Ayrica devlet idareseni ve harp oyunlarini çok iyi ögrendi. Amcasi Ikinci Ahmed Han'in 6 Subat 1695'de vefati üzerine 31 yasinda tahta çikti. Genç Padisah gayretli ve vatan sevgisiyle do- lu idi. nitekim yayinladigi ilk hatt-i humayunda "Zevk ü safa ve rahati kendümüze haram eylemisüzdür" diyordu.

Sultan Mustafa, ceddi kanuni Sultan Süleyman gibi bizzat ordusunun basinda sefere çikmak istiyordu. Devlet adamlari Sultan'in sefere çikmasi halinde büyük masraflar gerekecegini ve kazara bir yenilgi halinde de adinin maglup bir hükümdara çikacagini bildirdiler. Bunun üzerine Sultan Mustafa; " Bana hazine lazim degil. Kuru ekmek yerim. Vucudumu din ugruna feda ederim.Her ne denlü mesakkat arz olinsa, sabr ve tahammül ederim. Hizmet-i ibadullah (halka hizmet tamama ermeyince seferden dönmem" diyerek kesin kararini bildirdi. Nihayet 30 Agustos 1695 günü Mustafa Han halkin da zafer dualari arasinda Avusturya isgalindeki Macaristan'i kurtarmak için ilk sefrine çikti. 9 Eylül günü Lipva kalesini alindi. 22 Eylül'de Lagos kalesi yakininda Temes suyu kenarinda bulunan Avusturya ordusunu bozguna ugratti. Lagos Osmanlilarin eline geçti. Bu arada ordunun ikinci bir koluda Sabes kalesini zabtetti. Mevsimin ilerlemesiyle Mustafa Her ordunun basinda Istanbul'a döndü. halk bu büyük zafer için senlikler yapti. 

Padisah, Avusturya üzrine ikinci seferine 20 Nisan 1696'da çikti. Osmanli ordusu Belgrad'a vardiginda düsman kuvvetlerinin Temesvar-i muhasara altina aldigi haberi geldi. Bu cihet üzerinde yol alan Osmanli ordusu, düsmani Olas suyu kenarind yakaladi. Yapilan muharebede Avusturyalilar maglup ve perisan oldu. Kumandalari savas alaninda öldü. Padisah Istanbul'a döndügünde, Andros önlerinde venedik donanmasina büyük zaviat verdiren Mezemorta Hüseyin Pasa, bütün toplarini atesleyerek kendisini selamliyordu. 

Muzaffer padisah, Avusturya'ya son ve kesin bir darbenin vurulmasi için yenis bir seferin luzumunainaniyordu. Ancak 17 Haziran 1677'de bu maksatla çikilan sefer, sadrazam Elmas mehmed Pasa ile temesvar muhafizi Koca Cafer pas'nin padisah'i yanlis yola sevketmeleri Zente bozgununa sebep oldu. Bu sorada Venedik, Rusya ve Lehistan birlikleri de saldiriya geçtiler. Padisah sulh istemek zorunda aldi. Uzun görüsmelerin sonunda imzalanan karlofça antlasmasiyla (1699) Erdel ve Mcaristan'in büyük bölümü Osmanlilar elinden çikti. Azak kalesi Ruslara birakildi. Kamanice, Ukranya be Podolya eyaletlerinin ise lehistan aldi. Bu genis toprak parçalarinin Osmanlilar elinden çikmasinin izleri pek derin oldu. Osmanlilarinin adil idaresininden ayrilmak istemeyen 1400 macar ailesi göz yas- lari içerisinde Türk topraklarina Hicret ettiler. 

Sultan Mustafa Han, Karlofça antlasmasindan sonra askeri ve mali teskilatlarla islahat hareketlerine giristi. Donanmada çektiri usulünün kullanilmasi terk edilerek kalyon sistemine geçildi.Bilhassa Mezemota Hüseyin Pasa'nin kapdan-i deryalik döneminde yaptigi çalismalar ile kisa bir sürede kalyon miktari 40'a ulasti. Ayrica bahriyenin islahi ve ihtiyaçlarinin giderilmesi için bir kanunname ilan edildi. Buna göre deniz ümerasinin bahriyeden yetisme kimselerdem seçilmesi esasi getiriliyordu. Diger taraftan kapikulu ocaklari arasinda yapilan islahatlar yeniçeri ve sipahilerin hoslarina gitmedi. Bazi devlet adamlarinin tahriki ile baslayan ayaklanma sonunda Sultam Mustafa Han 22 Agustos 1703'de tahttan indirildi. Saraya geldiginde kapida kendisini feryad ederek karsilayan Valide Sultan'in elini öptükten sonra; "Kul beni tahttan indirmisler, yerine karindasim Sultan Ahmed'i padisah eylemisler; Allah mubarek eyleye,evladlarim kendisine Allah emaneti olsun"sözleriyle kendisine ayrilan özel daireye çekildi. Mustafa Han, hizmetleri ortada iken karsilastigi bu durumdan dolayi çok mütessir oldu. istiska hastaliginda da muzdarip bulunan Sultan, nihayet 20 Aralik 1703'de vefat etti. Yeni Camii'deki türbede babasinin ayak ucuna defnedildi. 

Dokuz seneye yakin Osmanli sultanligi yapan Ikinci Mustafa Han, muktedie,gayretli,vatanperver,çaliskan ve degerli bir padisahti. Ordularin basinda sefere giden son Osmanli sultanidir. Alimlere ve hocasina karsi hürmeti çok fazla idi. Edebiyata merali olup "Meftuni" ve "ikbali" mahlasiyla siirler yazmistir.

AHMED HAN-II


 II.Ahmet
AHMED HAN-II
Babasi :Sultan Ibrahim Han
Annesi :Hadice Muazzez Sultan
Dogumu :25 Subat 1643
Vefati : 6 Subat 1695
Saltanati:1691-1695
Osmanli Sultanlarinin yirmibirincisi ve islam halifelerinin seksenaltincisi. Sultan Ibrahim Han'in üçüncü ogludur. 1643 de Edirne'de dünyaya geldi. Iyi bir tahsil gördü. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir sekilde ögrendi. Braderi ikinci Süleyman'in yerine 21 Haziran 1691 de tahta çiktigi zaman 49 yasinda idi. Ikinci Ahmed Han'in cülusu sirasinda Osmanli Devleti, Ikinci Viyana muhasarasini takib eden harplerle mesguldü.

Sultan ikinci Ahmed Han, tahta çiktiktan sonra ilk olarak; Avusturya üzerine giden Serdar Fazil Mustafa Pasa'ya ferman göndererek sadaretinin ve seferin devamini diledi. Fazil Mustafa Pasa, 20 Temmuzda Belgrada'a ulasan Osmanli Ordusunu, Kirim kuvvetlerinin gelmesini beklemeden ve harp meclisinin kararina aykiri olarak Petervaradin önlerinde bulunan Avusturya Ordusu üzerine sürdü.Tisa suyunun Tuna'ya karistigi Salankamen mevkiinde, siddetli geçen harbin ilk anlarinda Osmanli Ordusu üstün durumda iken serdarin vurularak sehid düsmesi üzerine, vaziyet Osmanlilar aleyhine döndü. Böylece Salankamen savasi kaybedil- di. Bu savasta tarihçilerin; alim, dindar, alicenap, vakur ve adil bir kimse olarak vasiflandirdiklari, iyi bir devlet adami ve komutan olan Fazil Mustafa Pasa'nin sehid düsmesi, Osmanlilar için en büyük kayip olmustur. 

Salankamen hezimetinden sonra, Lipva ve Varat kaleleri Avusturyalilar tarafindan isgal olundu. Durumu müsait gören Lehistan kuvvetleri kameniçe kalesini muhasara edip, Isakçi civarina kadar geldiler. Ancak serdar Kahraman Pasa tarafindan boz- guna ugratildilar. Venedikli vali Morosini Girit'e asker çikarip, Hanya kalesini muhasara etti ise de Ismail Pasa'nin kahramanca müdafaasi sayesinde adadan ayrilmak zorunda kaldi. 

1693 yilinda Avusturyalilar Erdel üzerinden Eflak ve Bogdan'a tekrar taarruza basladilar. Yanova'yi isgal eden düsman kuvvetleri, Belgrad'i muhasara ettiler. Ancak sadrazam Bozoklu Mustafa Pasa sür'atle gelerek Yanova'yi aldi ve ve Belgrad'i muhasaradan kurtardi. Osmanli Ordusunun kismi basarilarina ragmen Avusturyalilarin taarruzlari bitmek bilmiyordu. Osmanlilarin toparlanmasina firsat vermek istemeyen venedikliler de devamli saldiri halinde idiler. Nitekim Serdar-i Ekremin Varadin muhasarasinda oldugu bir sirada Malta, Floransa ve papalik filolarindan mütesekkil bir Venedik donanmasi Sakiz adasini isgal etti. Bu haber Sultan Ikinci Ahmed Han'i çok müteessir etti. Padisah bu üzüntüsünü vezir-i azam Sürmeli Ali Pasa'ya gönderdigi hatt-i hümayunda " Mademki Sakiz düsman elindedir, bütün Engürüs(Macaristan) memleketini feth etsen makbulüm degildir" diyerek bildirdi. Ayrica sadrazam Edirne'ye gelince;" Eger bu kis Sakiz geri alinmazsa, bütün reisleri katlederim"diyerek emrini bildirdi. 

Bu emir üzerine 1695 yili ilk günlerinde Istanbul'dan hareket eden Osmanli donanmasi kalyonlar kaptani Mezemorta Hüseyin Pasa'nin büyük kahramanligi sayesinde Sakiz bogazindaki Koyun adalari mevkiinde Venedik donanmasina büyük zayiat verdirdi. Venedikli amiral, gemisiyle birlikte sulara gömüldü. Koyun adalari zaferinden sonra, Türk donanmasi Sakiz'a asker çikarip adayi kolayca ele geçirdi. Ancak Sultan Ikinci Ahmed Han Sakiz'in fetih haberini alamadan elliiki yasinda Edirne'de hayata gözlerini yumdu. (6 Subat 1695). 

Çok merhametli ve vatanperver olan Ikinci Ahmed Han, hasta oldugu zamanlarda bile, devlet islerinden asla el çekmezdi. Haftada iki gün yapilan divan toplantilarini dörde çikardi. Toplantilari bizzat takibeder, bir hata yapinca düzeltmekten çekinmezdi. Zaman zaman kiyafetini degistirerek halk arasinda dolasir, insanlarin dertlerini sabirla dinler, çare bulunmasi için gerekli yerle- re emir verirdi. Islamiyete hizmet hususunda derin bir mes'uliyet hissi içinde hareket ederdi. Tahta çiktigi zaman söyledigi; "Ben saltanata talib degildim. Allahu teala fazl-u kereminden bu aciz kuluna nasib eyledi. Bu nimetin sükrünü eda edemem" seklindeki sözleri onun nasil manevi bir mes'uliyetle devlet reisligini kabul ettigini anlatmakta ve milletine hizmet duygusunun derinligini göstermektedir. 

Sultan ikinci Ahmed Han, bir mes'ele hakkinda uzun uzn düsündükten ve bilenlerle istisare ettikten sonra karar verirdi. San'atkarlari korur, onlara deger verir, daha iyiye ve daha güzele yönelmeleri için çalisirdi. Hattat olup hatti güzeldi. Kur'an-i Kerimlerin yaninda baska kitablari da yazarak çogaltirdi. Ayni zamanda sair olan Sultan Ahmed Han'in kabri Kanuni Sultan Süleyman türbesi içerisindedir.

SÜLEYMAN HAN-II


 II.SüleymanSÜLEYMAN HAN-II
Babasi :Sultan Ibrahim
Annesi :Saliha Dilasub Sultan
Dogumu :15 Nisan 1642
Vefati :22 Haziran 1691
Saltanati :1687-1691
Osmanli Sultanlarinin yirmincisi ve islam halifelerinin seksen besincisi. Sehzadeliginde mükemmel tahsil ve terbiye gördü. Kardesi Sultan dördüncü Mehmed Han zamaninda sarayda hususi hocalardan ders aldi. Dördüncü Mehmed Han'in tahttan indirilmesi üzerine, 8 Kasim 1687'de Osmanli Sultani oldu.

Sultan ikinci Süleyman Han, tahta çiktigi zaman, Osmanli ordularinda Viyana bozgunu ile baslayan çözülme ve toprak kaybi devam ediyordu. Venedik, Mora yarimadasini isgal etmis; Avusturya visegrad, Uyvar ve Estergon'un ardindan 160 yillik Türk yurdu Budin'e girmisti. Ayrica Macaristan'da Türk hakimiyeti sona ermek üzere idi. Devletin düstügü maglubiyetler hazine geliri üzerinde olumsuz te'sirler yapiyor ve Anadoluda'ki eskiyalik hareketlerini körüklüyordu. Avusturya cephesi serdari Yegen Osman Pasa bir asi lideri gibi Rumeli'de yolsuzluk yapiyor, zorla usûlsüz vergiler topluyordu. Nihayet 8 Eylül 1688'de Belgrad da düstü. 

Devlet içindeki karisikliklar ve Macaristan'in elden çikarak, Belgrad'in düsmesi Sultan ikinci Süleyman Han'i çok üzdü. Emir dinlemeyen ve pek çok kalenin düsmesine sebep olan Osman Pasa'nin katline fetva verildi. Avusturya cephesi serdarligina Recep Pasa tayin edildi. Padisah, sagliginin elvermemesine askeri tesvik için ordunun basinda Edirne'den Sofya'ya kadar geldi ve harekâti bizzat buradan idâre etmeye basladi. 

1689'da Kirim'a saldiran Rus kuvvetlerini Selim Giray Han az bir kuvvetle dagitarak perisan etti ve agir kayiplar verdirdi. Vidin muhâfizi Sari Hüseyin Pasa, Tuna kenarinda Gladova ve Orsova kalelerini düsmandan geri aldi, Visegrad'i muhasara eden oniki bin kisilik Avusturya kuvveti bozguna ugratildi. 1689 yilinda Fazil Mustafa Pasa'nin sadarete getirilmesinin ordu üzerindeki te'siri çok müspet oldu. Mustafa Pasa ilk is olarak bir adâletnâme nesrederek memleketin umûmi ahvâlini yoluna koydu. Aldigi acil tedbirlerle hazineye yillik 4000 kese fazka para sagladi. Yeniçeri ocagini yoklatip ulûfeye müstehak olmayanlarin isimlerini sildirdi. Orduyu disiplinli ve intizamli bir hâle getirdi. Fazil Mustafa Pasa, 1690 yilinda Edirne'den hareketle çiktigi Avusturya seferinde düsman kuvvetlerini maglup ederek sehirköy, Musa palangasi ve Nis sehrini aldi. Osmanli Devleti'nin batida en önemli serhad kalesi olan Belgrad'i alti günlük bir kusatmadan sonra fethetti. Bu zaferler Osmanli ülkesinde büyük sevince vesile oldu. 

Hastaligi sebebiyle Davud Pasa kislasina kadar araba ile gelen Süleyman Han, burada Fazil Mustafa Pasa'yi huzuruna kabul edip; " Hos geldin. Berhudar ol, yüzün ak, kilicin berrak, ekmegin sana helal olsun, arzum üzere hizmet eyledin. Seleflerinden birine böyle ulu bir gaza müyesser olmadi." dedikten sonra ordu erkaninin önünde samur erkan kürkünü sadrazama giydirdi. Belinden çikardigi hamçeri beline ve bir kit'a murassa pençe sorgucu da basina taktiktan sonra; "Ben mükafat vermeye kadir degilim. Allahü teala iki cihanda yüzünü ak etsin." diye duada bulundu. 

Bu sirada Mora Serdari Koca Halil Pasa da, Venediklilerin elinde bulunan Avlonya'yi otuzbir günlük bir muhasaradan sonra ele geçirmisti. 13 Mayis 1691'de Sancak-i Serifi tekrar Fazil Mustafa Pasa'ya vererek Avusturya seferine düa ile yolcu eden Ikinci Süleyman Han, bir müddet sonra Istanbula yakin Yonca çesme mevkiinde vefat etti (22 Haziran 1691/26 Ramazan 1102). Iki gün sonra Süleymâniye'ye getirilip, Sultan Süleyman kabrinin sag tarafina defnedildi. 

Ikinci Süleyman Han, kadirsinas, halim, cömert ve temkinli bir padisahti. Fakir, muhtaç ve ihtiyaç sahiplerine pek çok ihsanlarda bulunurdu. Saltanat müddeti iç ve dis gailelerle geçti. Bilhassa, Avusturya karsisinda alinan maglubiyetler dolayisiyla, herkesin Rumeli elden çikiyor diye Anadolu'ya çekildigi sirada, muktedir devlet adami Köprülüzade Fazil Mustafa Pasa'yi is basina getirerek, kaybedilen yerleri devlete tekrar kazandirdi. Memleket içerisinde imar faaliyetleri ile de ilgilenen Süleyman Han, Fener kulesi ile Izmir'de Cami insa ettirdi.

MEHMED HAN -IV


 4.Mehmet
MEHMED HAN -IV
Babasi: Ibrahim Han
Annesi: Hadice Turhan Sultan
Vefati: 6 Ocak 1693
Saltanati: 1648-1687
Osmanli sultanlarinin on dokuzuncusu ve Islam halifelerinin seksen dördüncüsü. Sehzadeliginde, Imai Sami Yusuf Efendi, Sami Hüseyin Efendi ve diger kiymetli hocalardan ders alarak yetistirildi. Babasi Ibrahim Han' in asiler tarafindan tahttan indirilmesi üzerine 8 Agustos 1648' de sultan oldu. Bu sirada yedi yasinda idi. Tahsil ve ta'limine saltanati zamaninda da devam etti.

Sultan dördüncü Mehmed Han' in çocuklugundan istifade eden devlet kademelerindeki kisiler, idarede daha çok söz sahibi olabilmek için mücadelelere basladilar. Bu durum zaman zaman isyanlarin çikmasina ve devlet islerinin bozulmasina sebep oldu. Hazine bosaldi. 1652' de sadrazamliga getirilen Tarhuncu Ahmed Pasa ilk olarak mali sikintiyi önlemek için tedbirler aldi. Ancak masraflarin kisilmasi bazi devlet erkaninin hosuna gitmedi ve çesitli iftiralarla Tarhuncu'yu görevden uzaklastirdilar. 

1654 senesinde Kara Murad Pasa komutasindaki Osmanli donanmasi, Çanakkale bogazi çikisinda Venedik donanmasini maglub etti. Bu sirada mali sikintiyi önlemek için, ayari düsük para basilmasi, yeniçerilerin ayaklanmasina yol açti. Çinar olayi ve Vaka-i vakvakiye diye bilinen hadiselerin sonunda saray agalari idam edildi (1656). Merkezdeki bu karisikliklar Anadolu' ya ve ülkenin diger eyaletlerine de siçradi. Venedik karsisinda donanmamiz bozguna ugradi. Venedikliler Bozcaada ve Limni gibi askeri önemi fazla olan adalari kusatarak ele geçirdiler. Padisah, bu basarisizliklar üzerine üzerine, sadrazam Boynuegri Mehmed Pasa ' nin yerine büyük yetkilerle tecrübeli vezir Köprülü Mehmed Pasa' yi tayin etti (1656). 

Köprülü Mehmed Pasa' nin ilk isi Istanbul' da asayisi saglamak oldu. Daha sonra donanmayi güçlendirerek Bozcaada ve Limni' yi geri aldi. 1658' de Erdel isyanini bastirdi ve Yanova kalesini fethetti. Ertesi yil Anadolu' da çikan Abaza Hasan Pasa ayaklanmasini önledi. Mehmed Pasa' nin 30 Ekim 1661' de vefati üzerine yerine oglu Fazil Ahmed Pasa getirildi. 1663 yilinda Avusturya seferine çikan Ahmed Pasa, Uyvar ve Yanikkale' yi fethetti. Iki devlet arasinda Vasvar antlasmasi imzalandi. 1666' da Girid seferine serdar tayin edildi. 1669' da Kandiye' nin zapti ile Girid' in fethini tamamladi. 1672' de Lehistan seferine çikan dördüncü Mehmed Han, Belgrad' a kadar geldi. Fazil Ahmed Pasa bu seferde Podolya ile Ukrayna' nin fethini gerçeklestirdi ve bu sefer sirasinda hastalanarak vefat etti. Yerine Merzifonlu Kara Mustafa Pasa gitirildi (1676). 

1678' de Rus seferine serdar tayin edilen Mustafa Pasa, Çehrin kalesini geri aldi. Ertesi yil Padisah ordusunun basinda bizzat ikinci sefere çikti. Ancak Ruslarin baris istemeleri üzerine Bahçesaray' da antlasma imzalandi. 

Dördüncü Mehmed devrinin en önemli siyasi hadisesi Viyana kusatmasidir. Padisah' in Yanikkale ve Komaron üzerine gönderdigi ordu, serdarin istegi üzerine Viyana cihetine çevrildi. Siddetle cereyan eden muhasara basarisizlikla neticelendi ve Kara Mustafa Pasa görevinden alinarak yerine Ibrahim Pasa getirildi. 

Viyana bozgunundan sonra; Avusturya, Venedik, Lehistan ordulari umumi hücuma geçerek Macaristan topraklarini, Budin' i, Dalmaçyakiyilarini, Patras, Korent ve Inebahti gibi önemli kaleleri zabtettiler. Bu olaylar sirasinda ordu da isyanlar çikti ve Sultan dördüncü Mehmed Han, 8 Kasim 1687' de tahttan indirelerek yerine kardesi Süleyman-II getirildi. Bundan sonra Edirne'deki sarayin da ikamet eden Mehmed Han, 6 ocak 1693' de vefat etti. Cenazesi Istanbul' a nakledilerek Yeni Camii' deki annesi Turhan Valide Sultan' in türbesine defnedildi.

Osmanli Devleti' nde Kanuni' den sonra en fazla tahtta kalan ve 42 yil padisah olan dördüncü Mehmed Han, yaratilis icabi mütedil, kadirsinas ve vefakar olup, verdigi söze sadik bir sahsiyete sahipti. Köprülü ailesinin devleti liyakatla idareleri kendisini rahat ettirmistir. Mehmed Han ava çikmaya, edebiyat ve tarihe merakli olup, ilim adamlarinin sohbetlerin de bulunmayi çok severdi. Bes vakit namazi cemaatle kilardi. Içkiyi yasak edip, imalethanelerini kapattiran bu sultan dine sonradan karistirilan bütün hurafelerin kaldirilmasi için ugrasti. Devrin de gek çok ilim adami ve san'atkar yetisti. Dördüncü Mehmed devrinde insasi tamamlanip ibadete açilan Yeni Camii, Osmanli mimaresinin saheserlerindendir. Yanindaki Misir Çarsisi bu camiye vakif olarak yapilmistir.

IBRAHIM HAN


 1.İbrahim
IBRAHIM HAN
Babasi: Ahmed Han- I
Annesi: Mahpeyper (Kösem)
Sultan Dogumu: 5 Kasim 1615
Vefati: 18 Agustos 1648
Saltanati: 1640-1648
Osmanli padisahlarinin on sekizincisi ve Islam halifelerinin seksen üçüncüsü. Sarayda iyi bir egitim ve tahsil gördü. Agabeyi Sultan dördüncü Murad' in ölümünde, hayatta kalan tek Osmanli sehzadesiydi. Agabeyinin genç yasta ölümüne bir türlü inanamadi. Sultan oldugunu bildiren annesine ve pasalara: "Allahü teala padisah kardesimizin ömrünü uzun etsin. Bize sultanlik lazim degildir. Padisah kardesimizin ömrüne duaciyiz." dedi. Ancak annesi ve devlet adamlarinin israri ile agabeyi sultan dördüncü Murad'in nasini gördükten sonra taht odasina geçti. Hirka-i seadet dairesinden getirilen hazret-i Ömer' in sarigi besmele ile basina sarildiktan sonra ellerini açti ve "Elhamdülillah. Ya Rabbi! Benim gibi zayif bir kulunu bu makama layik gördün. Saltanat günlerimde milletimi hos hal eyle ve birbirimizden hosnud eyle" diye dua ederek tahta oturdu (9 Subat 1640). 

Sultan Ibrahim Han' in tahta geçtinin ilk senesinde Mirgünoglu hadisesi vuku buldu. Dördüncü Murad'in Iran seferi sirasinda Revan kalesi kumandani olan Emir Mirgünoglu, kalenin fethinden sonra affedilerek Emirganda oturmasina müsade edilmisti. (Bugün Emirgan adi bu zatin isminden dolayi gelmektedir.) Sefih, ayas ve ahlaksiz bir kimse olan Mirgünoglu, Sultan dördüncü Murad' in ölümünü firsat bilerek bölücü ve yikici propagandalar ile müslümanlari aldatmaya basladi. Bu faaliyetleri üzerine Sultan Ibrahim Han yerinde bir kararla onu idam ettirdi. Hurufiler ve mülhidler, bundan dolayi Sultan Ibrahim' e düsman oldular. Çesitli iftiralarda bulundular. Öldürülen Mirgünoglu' nu da Kesikbas Evliya diye propagaanda aleti yaptilar. Bu yalana ve uydurma hikayelere inananlar bu müslüman Türk sultanina bilmeyerek deli diye iftira etmektedirler. 

Ibrahim Han bundan sonra dis Mes'elelerile ilgilenmeye basladi. 1637 yilinda Ruslar tarafindan isgal olunan Azak kalesi üzerine bir ordu gönderdi. Kirim kuvvetlerine gelince Ruslar kaleyi teslim ettiler. Almanya sinirinda ise akincilar daimi olarak Avusturya' ya akinlar düzenliyorlardi. 1641 yilinda düzenlenen akinda, Osmanli akincilari Bavyera içlerine kadar ilerledi. Kuzey Bavyera' daki bazi kasabalar Osmanli hakimiyetini kabul ettiler. Bu akinlardan büyük zarara ugramalari üzerine, Imparator Ferdinand Osmanli fetihlerini kabul ederek Zitvatoruk antlasmasini yeniletmeye muvaffak oldu. 

Diger taraftan Malta Saint-Jean sövalyelerinin firsat buldukça Türk ticaret gemilerine saldirmalari yüzünden, Sultan Ibrahim Han onlarin en büyük siginagi olan Grid adasinin fethini emretti. 20 Haziran 1645' de Sakiz adasindan denize açilan Osmanli donanmasi, 17 Temmuz' da Girid' in Hanya limanini fethetti. Hanya' nin Osmanlilar tarafindan fethi, Avrupa' da büyük akisler uyandirdi. Almanya ve Italya, asker göndererek Venedik' e yardim etmek karari aldi. Bu sirada Hanya muhafazasine getirilen deli Hüseyin Pasa, harekata devamla Resmo kalesini ele geçirdi. Osmanli donanmasi muharebeye devam ederken, Sultan Ibrahim'in hal'i olayi meydana geldi. 

1647' de Kara Musa Pasa' nin ölümü ile Sadaret makamina getirilen Hezar-pare Ahmed Pasa' nin dikkatsiz ve adaletsiz davranislari aleyhte büyük bir propaganda ile isyani beraberinde getirdi. Bu arada hurufilerin Sultan Ibrahim Han aleyhine yaptiklari iftiralar da hedefine ulasmisti. Nitekim Hezar-pare Ahmed Pasa aleyhine olarak baslayan isyan, Sultan Ibrahim Han' in da tahttan indirilmesiyle sonuçlandi. Tahta oglu dördüncü Mehmed Han çikarildi. Iyancilarin önderi olan Sofu Mehmed Pasa, Sultan Ibrahim hayatta durdukça rahat edemeyecegini bildiginden, kendisini sehid ettirdi. (18 Agustos 1648) 

Sultan Ibrahim, çok cömert ve lütufkar olup, fakirlere, acizlere ihsani pek çokto. Devrinde maliye düzeltilip, milletin kitlik çekmemesi ve israfin önlenmesi için fermanlar çikarildi. Beylerin zalim olmamasi ve halka zulüm yapmamasi için çok dikkat ederdi. Halka zulüm yapan ister idareci, ister halktan bir kisi olsun, mücadele eder ve muhakkak cezasini verirdi. Halkin rahat ve huzurunu her seyin üzerinde tutardi. Bir gün tedbil-i kiyafeyle gezerken firin önünde ekmek almak için uzun kuyruklar oldugunu gördü. Saraya döner dönmez Sadrazama; "Teba-i sahanemden hiçbirisinin ekmek almak için bir dakika bile beklemesine rizam yoktur" Bir hosca mukayyed olasin... Ve illa basini keserim" diye emretmistir. Bundan sonra da kuyruklar olmamistir. 

Ibrahim Han devrine kadar uzanan Osmanli kaynaklarinin bir tanesi hariç, bu Sultan'in akli dengesinde bir bozukluk olduguna dair hiç bir bilgi yoktur. Karaçelebizade' nin Ebrak kitabindaki Sultan' in aleyhinde olan yazi, bu zatin Sultan' in tahttan indirilmesinde ve öldürülmesinde rolü oldugu, kindarligi ile tanidigindani tarih için muteber kabul edilmemektedir. Tarih, Sultan'in deli olmadigini iftiralara ugradigini kabul etmektedir.

MURAD HAN -VI


 4.Murat
MURAD HAN -VI
Babasi: Birinci Ahmed Han
Annesi: Mahpeyker Kösem Sultan
Dogumu: 27 Temmuz 1612
Vefati: 8/ 9 Subat 1640
Saltanati: 1623 - 1640
Osmanli Sultanlarinin onyedincisi ve Islam halifelernin seksen ikincisi. 27 Temmuz 1612' de Istanbul' da dogan sehzade Murad, tam bir Islam terbiyesi ve ahlaki ile yetistirildi. Enderun mektebindeki hocalarindan hususi ders aldi. Genç Osman' in basina gelen aci felaket ve yerine geçen amcasi Mustafa Han' in kisa bir süre sonra tahttan indirilmesi üzerine, henüz on bir yasinda iken 10 Eylül 1623' de Osmanli tahtina çikti. Eyyüp sultan hazretlerinin türbesinde hocasi Aziz Mahmud Hüdai' nin elinden kiliç kusandi. Yasi küçük oldugu için, devleti bilfiil idare edemiyecegi görüsü hakim olarak, annesi Mahpeyker Kösem Sultan saltanat naibesi tayin edildi.

Çok zeki ve seri anlayisli ve hafizasi kuvvetli oldugundan, yasi ilerledikçe, devlet islerine alakasi artiyordu. Zaman zaman halkin içine girer degisik kiyafetlerle onlarin sohbetlerini dinlerdi. Halkin derdini halktan bir kimse olarak yerinde incelerdi. Insanlarin kimden nasil zarar gördügünü, zulüm merkezlerini tek tek tesbit etti. 

Diger taraftan Sultan Murad' in saltanatinin bu ilk devresinde, payitaht Istanbul ve anadolu' da asayissizlik büyük ölçüde artmisti. Abaza Mehmed Pasa' nin çikardigi isyan büyümüs ve bu karisikliklar sirasinda Bagdad Iran kuvvetlerinin eline geçmis bulunuyordu. Sadrazam olan Hüsrev Pasa' nin azlini bahane eden yeniçeriler ve sipahiler ayaklanarak saraya yürüdüler ve yeni sadrazam Müezzinzade Hafiz Ahmed Pasa' yi öldürdüler (1632). Bundan sonra zorbalarin zoru ile sadrazam olan Receb Pasa döneminde Istanbul' da karisikliklar günlerce sürdü. En küçük bir olayda Receb Pasa' nin tahriki ile harelete geçen zorbalar yeni kaleler istiyorlardi. 

Nihayet yirmi yasini dolduran ve vücutça çok kuvvetli, demir pençeli ve gözü pek bir yigit olan genç Padisah, 18 Mayis 1632' de huzuruna çagirdigi Receb Pasa' ya: 

--Gel beru topal zorbabasi. Bre mel'un abdest al! dedikten sonra "Su hainin tiz basini kesin" diyerek öldürttü ve devlet idaresini eline aldi. Bundan sonra yeniçerileri ve sipahileri itaat altina alarak kendisine baglilik yemini ettiren Sultan, tütünü ve alkollü içkileri yasakladi. Kahvehaneleri, meyhaneleri kapatti. Zorbalari ve emrine karsi gelenleri siddetle cezalandirdi. Memleketin her tarafina huzur ve asayis geldi. 

Dördüncü Murad Han, daha sonra ordusunun basina geçerek hükümdarliginin ilk yillarinda kaybedilen topraklari geri alma tesebbsüne geçti. 1634 baharinda Lehistan seferine çikti ise de Lehliler derhal Padisah' in sartlarini kabul ederek bir anlasma yapmaya muvaffak oldular. 1635' de Iran seferine çikan Sultan, Revan ve Hoy kalelerini aldiktan sonra, Tebriz' e girdi. Ertesi yil en büyük arzusu olan Bagdat' in fethi için tekrar Iran üzerine sefere çikti. Sehir kusatilip, Padisah' a Imam-i a'zam' in türbesini ziyaret etmesi teklif edildiginde; "Bagdat, sapiklarin pis ayaklariyla kirlenirken, gidip o yüce imami ziyaretten haya ederim" cevabini verdi. Siddetle cereyan eden çarpismalar sonunda muharebenin 39. günü Bagdad fethedildi. Müslümanlarin en mübarek makamlarindan olan Imam-i a'zam' in türbesini zitaret eden Padisah, kurbanlar kestirip, içerisini ipek halilar, kiymetli sallar ve altin, gümüs murassa kandillerle süsletti. Ertsi yil Iran' la Kasr-i Sirin antlasmasi imzalanmis ve bu antlasma ufak degisikliklerle günümüze kadar devam etmistir. 

Sultan dördüncü Murad Han, Iran seferinin üzerinden çok geçmeden daha önce yakalamis oldugu Damla hastaliginin ilerlemesi üzerine kurtulamiyarak 8/9 Subat 1640 günü henüz 28 yasinda iken vefat etti. 

Murad Han, çok kuvvetli olup, kiliç, ok, harbe ve baska silahlari kullanmakta usta idi. Güçlü bir iradeye ve hafizaya sahip bulunuyordu. Arapça ve bati dillerine hakimdi. Ilmi ve ilim adamlarini çok sever, firsat buldukça ilim meclislerine gider, onlari tesvik ederdi. Tahta geçtiginde bombos olan hazinede vefatinda on bes milyon altin olup, gümüs paranin haddi hesabi yoktu. Iç huzura o kadar önem verirdi ki, zamaninda halk büyük bir rahatlik ve emniyet içinde yasamistir. Son derece adil olan sultan, din ve devletin menfaatine ters düsen en küçük hatalari bile affetmedi. Dedesi Yavuz Sultan Selim Han gibi o da Hirka-i saadet dairesinde Kur'an-i kerim okurdu. Dördüncü Murad Han' in müspet icraatlari, devlete asrin sonuna kadar devam edecek bir azamet kazandirmistir.